Bandrol ve benzeri, uygulandıkları ürünlerin otontikasyonunu ve tercihe bağlı olarak izlenip takibi edilmesini sağlayan, her biri kendine has ayrı özellik ve işleyiş mantığına sahip güvenlikli etiketleri uygulayanlar sadece hükümet birimleri değil hiç şüphesiz. Bu tür enstrümanların gittikçe yaygınlaşan bir biçimde özel sektör firmalarınca da marka koruma saikleriyle kullanıldığı herkesin malumu. Yine de, işin ehli kişiler takdir edeceklerdir ki, bugün itibariyle, söz konusu araç ve yöntemlerin başat müşterilerinin ya da müşteri demeyeceksek bile, bunları, piyasadaki belli mal gruplarına uygulanmasını şart koşmak suretiyle tatbik ettiren ana aktörün hala devlet kurumları olduğunu söyleyebiliriz.
Bizim Türkiye’de de durum bundan farklı değil. Bizde de, kendi markalarını sahteciliğe karşı korumak isteyen çok az sayıdaki firmanın dışında ürün otoantikasyonunu ve izlenmesini sağlayan araç ve yöntemlerin esas yürütücüsü değişik kamu kurumlarıdır.
Türkiye’de hâlihazırdaki durumu şu şekilde özetlemek mümkündür:
- Tütün mamulleri ile bira dahil alkollü içki ürünlerine 2007 yılından beri tatbik edilmekte olan bandrol sistemini Maliye Bakanlığına bağlı bir kurum olan Gelir İdaresi Başkanlığı;
- Kitap ve CD gibi kültür ve edebiyat eserlerine uygulanmakta olan güvenlikli hologramları Kültür Bakanlığı;
- Öteden beri belli bir disiplin içerisinde eczane sistemi dâhilinde tedavül eden beşeri ilaçların kutularına iki boyutlu datamatriksleri uygulayarak izleyen ve bu yolla ilaç sektöründeki muhtemel sahteciliklerle kayıp, kaçak ve her türlü suiistimalleri önlemeye yönelik sistemi Sağlık Bakanlığı;
- Benzin ve motorin gibi akaryakıt ürünlerine, adına ‘ulusal marker’ denen özel bir kimyasal karışımın ilave edilmesi esasına dayanan izleme sistemini ise Enerji Bakanlığıyla ilişkili bir kurum olan Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu uygulamaktadır.
Şu an için, bu ürün grupları dışında, devlet organlarınca bu anlamda izlenip takip edilen başka bir ürün grubu henüz yoktur. Gerçi, son dönemlerde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın çay, bal, zeytinyağı, bebek maması, enerji içecekleri, gıda takviyeleri ve bitkisel yağlar ile alkollü içecekler gibi ‘hassas’ gıda ürünlerine; Sağlık Bakanlığının ise, Türkçe’de ‘damacana’ denen 20 litrelik plastik ya da şişe ambalajlarla sunulan içme sularına yönelik izleme/takip sistemlerini uygulayacakları bilgisi kimi ulusal medya organları aracılığıyla kamuoyuna yansımış bulunmaktadır. Ancak, uygulama ne fiilen ne de resmen henüz yürürlüğe girmediği gibi; söz konusu projelerin yasal ve teknik boyutları itibariyle hangi aşamada oldukları konusunda da deklere edilmiş herhangi bir malumat bulunmamaktadır.
Dolayısıyla yukarıda, uygulayıcı kamu kurumları itibariyle saydığımız ürün grupları özelinde yapacağımız değerlendirmelerin herhangi bir tenakuza maruz kalmayacağından emin olabiliriz.
Öte yandan, devletin özellikle tütün mamulleriyle alkollü içki ve akaryakıt ürünlerini izlemedeki temel amacının, bu ürünlerden alınan yüksek miktarlardaki vergileri güvenceye almak olduğunu söylememiz gerekiyor. Sahte ve kaçak olarak üretilip satılması durumunda insan sağlığına yönelik çok büyük bir tehdit oluşturabilecek olan beşeri ilaçların izlenip takip edilmesindeki en önemli saikin ise, dar anlamda vergi gelirlerinin tahsilinin güvenliği olmasa da, Ülkedeki geçerli genel sağlık sigortası nedeniyle nüfusun neredeyse tamamının ilaç masraflarını karşılayan kamusal bir kuruluş olan Sosyal Güvenlik Kurumundan yersiz ya da mükerrer ilaç yazımı gibi geçmişte ciddi mali kayıplara neden olan birtakım usulsüzlüklerle Hazineden haksız parasal çıkışların önlenmesi olduğunu söyleyebiliriz
Kültür Bakanlığının kitap ve CD’lere yönelik uygulattığı güvenlikli hologram sisteminin amacı ise; bu ürünlerin tesliminde %8 gibi bir oranda KDV alınmasına rağmen, izlemeye tabi yukarıdaki diğer ürünlerden alınan bunun kat be kat üzerindeki vergi yükü düşünüldüğünde, bunlara yönelik uygulanan sistemin amacının vergiden çok, söz konusu kültür ve sanat ürünlerinin müellif ve yayıncılarına ait telif ve benzeri haklarının kamu adına korunması olduğunu söyleyebiliriz.
Bu nedenle, bu yazımızda öncelikle, doğrudan vergi güvenliğini sağlama amacı güdülmediği için, kitap ve CD’lerdeki holografik etiketlerle beşeri ilaçlara uygulanan iki boyutlu data matriksi esas alan ilaç takip sitemini; şifreli kimyasal bir çözeltinin akaryakıt tanklarına karıştırılmasını esas alan ‘ulusal marker’ sistemini ise, kağıt ve benzeri etiketler yoluyla yürütülen bir sistem olmadığı için dışarıda bırakmak ve tütün mamulleri ile alkollü içki ürünlerine güvenlikli kağıt bandroller uygulanmak suretiyle tatbik edilen otantikasyon ve izleme sisteminden ilham alarak, başarılı bir bandrol sisteminin nasıl olabileceğine ilişkin görüş ve önerilerde bulunmak istiyoruz.
Ama, hem Türkiye’deki bu sistemin bizce başarılı olan uygulamasının mantığının hem de bu konuda yapacağımız değerlendirmelerin daha iyi anlaşılması bakımından, izlemeye tabi tutulan tütün mamulleriyle alkollü içki ürünlerinin tabi olduğu vergi rejimi hakkında kısaca bilgi vermek istiyoruz.
Şöyle ki;
Hem tütün mamulleri hem de alkollü içki ürünleri üzerinden; yurt içinde üretilenlerde üreticinin ilk tesliminde, ithal olanlarda ise, gümrüklerden geçiş sırasında, ÖTV Kanunun ürün türleri itibariyle ayrı ayrı belirlediği formüllerle hesaplanan tek aşamalı özel tüketim vergisi alınmaktadır. ÖTV’nin her bir ürün grubu itibariyle nasıl hesaplandığının teknik detayına girmek bu yazının kapsamı dışında olduğundan, belli başlı ürünlerden hâlihazırda alınan ÖTV’nin bu ürünlerin birim fiyatları içerisindeki oranlarının bazı ürünlerde % 80’leri geçtiğinin ve bu iki ana ürün grubundan alınan vergilerin yıllık milli bütçe vergi gelirleri içerisindeki payının % 8’i aştığını belirtmekle yetinmek istiyoruz.
Vergileme rejimi bahsinde son bir hususa daha değinmemiz gerekiyor ki o da, bu ürünlerden alınan ÖTV ve KDV’nin, ithal ürünlerde ithalat sırasında; yerli üretimde ise üretim aşamasında değil, üreticinin ilk tesliminde doğuyor olmasıdır. Bu durum, teoride söz konusu ürünleri piyasaya ilk sokan aktörler açısından üreticiler lehine bir avantaj yarattığı açıktır. Ancak, hem tütün mamullerinde hem de alkollü içkilerde ithalat yerli üretimin yanında neredeyse solda sıfır kaldığı için, pratikte bu durum ciddi bir itirazla karşılaşmamaktadır.
Bu arada Türkiye’deki harcama vergileri rejiminin bir sonucu olarak, ithalatçılar dahil tütün mamulleri ve alkollü içecek firmaları, söz konusu vergilerin güvenliğine yönelik olarak uygulanmakta olan bandrolleri alırken, sadece bunları basan yetkili firmaya, basım ve benzeri bedellerini ödemekle yetiniyor; bunların uygulanacağı ürünlere ait ÖTV ve KDV’yi ödemiyorlar.
İthalatçılar, almış oldukları bandrolleri ister mal ithal ettikleri yurtdışındaki üretim tesisinde, isterlerse yurda sokmadan önceki son durak olan dış gümrük sahasındaki antrepolarda vs. ürünlere yapıştırdıktan sonra ürünleri cari gümrük rejimi kapsamında yurda sokarken tahakkuk eden ÖTV ve KDV’yi gümrük idaresine öderler. Yerli üreticilerde ise, üretip bandrolledikleri ürünlerini satmadıkça ÖTV ve KDV tahakkuk ettirme yükümlülüğü doğmaz.
Bu nedenle Türkiye’de bandroller; üretici ve ithalatçılara, uygulandıkları ürünlerin ÖTV ve KDV’si tahsil edilmeden, hatta bu vergiler herhangi bir tecil uygulamasına bile tabi tutulmadan; sadece basım, dağıtım ve sistemin işletilmesi karşılığında doğan ve yetkili firmanın ticari hakkı olan bedel karşılığında teslim edilir.
Üzerinde uygulandıkları tütün mamulleriyle alkollü içki ürünlerinin (paket, şişe, kutu ve fıçı gibi birim ambalajları itibariyle) taşıdıkları vergi değerlerine (ÖTV+KDV) ve bu vergilerin hesaplanmasına esas teşkil eden parametreler itibariyle gizli ve açık birtakım bilgiler ihtiva edecek şekilde basılıp dağıtılan bandrollerin vergi güvenliğini sağlamadaki rolü; bunların, söz konusu ürünlerin üreticilerce satılmasında ya da ithalatçılarca ithalinde doğacak verginin sonraki zamanlarda idarece kontrol edilmesine yönelik bir araç olarak kullanılmasından ibarettir.
Yetkili firma, çeşitli üretici ve ithalatçı firmalara teslim ettiği bandrollere (söz konusu üretici ve ithalatçıların üreteceklerini/ithal edeceklerini beyan ettikleri ürünlerin sigarda marka, alkolde ise GTİP, hacim ve alkol derecesi gibi vergisel parametreleri) gizli ve/veya açık bir biçimde ayrı ayrı işledikten sonra, bu verileri eş zamanlı olarak Gelir İdaresinin kullanım ve denetimine sunmaktadır. Böylece, üretici ve ithalatçı firmaların almış oldukları bandroller, GİB tarafından, bu firmaların kendilerince hesaplanıp beyan edilen verginin doğruluğunun kontrolünde kullanılan bir tür stok takip aracı görevini üstlenmektedir.
Türkiye’deki bandrol sistemi konusunda geçmiş 7-8 yıllık uygulama ışığında, oldukça geniş bir panorama çizdikten sonra, özellikle harcama vergisi rejimleri bizimkine benzeyen ve böylesi bir sistemi başlatmak niyetinde olan ülkelere örnek teşkil etmesi bakımından; bilhassa vergi güvenlik mekanizması olarak tatbik edilecek bir bandrol sisteminden beklenen başarının sağlanması için şu hususlara dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyoruz:
1- Evvela, üzerinden yüksek vergi alınan tütün mamulleriyle alkollü içki vb. ürün grupları gibi kayıp ve kaçağa maruz kalma potansiyeli yüksek bir alana tatbik edileceği için, sistemin, ürün ambalajlarına uygulanacak, adına bandrol, etiket..her ne denirse densin, kopyalanmaya karşı makul seviyede güvenlik unsuru barındıran kağıt vb. malzemelerden üretilmiş bir unsura dayanması;
2- Bandrollerin orijinal olduğunu işaret ve/veya garanti eden güvenlik unsurlarının bir kısmının, tüketiciler vb. üçüncü tarafların çıplak gözle bile fark edebilecek şekilde basılması; daha sağlam ve tercihen daha çok sayıdaki güvenlik unsurunun ise kopyalanamazlığı daha da pekiştirmesi bakımından gizli olarak işlenmesi;
3- Gizli güvenlik özellikleri, el terminali tarzı portatif kontrol araçlarıyla pratik bir biçimde ve anlık olarak, % 100 bir kesinlikle tespit edilebilmesi;
4- Bandrollerin, ülkenin vergileme rejimine göre, izlemeye tabi ürünlerden alınan verginin hesaplanmasına esas teşkil eden formül ya da parametreler içermesi; bu bilgilerin de bir kısmının yine, gerek ürün sahibi üretici ve ithalatçı firmalara, gerekse bunların piyasaya sürümünde rol oynayan diğer ticari aktörlere ve daha da önemlisi, tüketicilere; çıplak gözle okuyup anlamlandırabilecekleri, ürünlere ait marka, hacim, ürün çeşidi ve ağırlık gibi bilgileriyle mukayese etmelerine imkan tanıyacak şekilde açıkça yerleştirilmiş yazı, rakam ya da işaret şeklinde olması;
5- Gizli bilgilerin de yine aynı cihaz tarafından, hiçbir kuşkuya yer vermeyecek ve uzun süre alan herhangi bir laboratuar tetkikine ihtiyaç duymayacak şekilde, denetim esnasında okunmasının mümkün olmalısı;
6- Bu konudaki diğer önemli bir nokta da, bütün bu sistem ve uygulamaların her türlü menfi saldırıya karşı yüksek güvenlik duvarları arkasında kurulup yürütülmesi; bu nedenle de, bandrol basım ve dağıtım işi başta olmak üzere, sisteme ilişkin verilerin aktarılıp saklandığı veri tabanının tek elden ve işin asıl yürütücüsü olan ilgili kamu kurumunun sıkı ve kesintisiz kontrolü altında gerçekleştirilmesi;
7- Bunun için sisteme tabi bütün üretici ve ithalatçıların almak zorunda olacakları bandrollerin basımını yapan müessesenin/firmanın ya kamuya ait olması ya da özel sektöre ait olsa bile, bütün aşamalarıyla tüm işlerin mümkünse tek bir firmanın yetki ve sorumluluğuna verilmesi;
8- Birden fazla firmanın yetkilendirilmesi tercih edilecek bile olsa, ilgili kamu otoritesinin bunlar üzerindeki sıkı kontrol ve kesintisiz denetimini hiçbir şekilde aksatmamalısı;
9- Veri tabanında biriken, hangi firmanın hangi ürün grubu için ne zaman ve ne kadar bandrol teslim aldığına ilişkin bilgilerin işin uzmanı vergi personeli tarafından ilgili firmalar bazında sürekli bir biçimde süzülerek analiz edilmesi ve bu firmaların vergilerini doğru beyan edip etmediklerinin kontrol edilmesi;
10- Her şeyden önce, etkili ve iyi işleyen bir bandrol mevzuatının ihdas edilmesi ve bandrolsüz ürün üretme veya ithal etme veyahut ticari amaçla satma, bulundurma hatta nakletme fillerinin kesin bir biçimde yasaklanması ve buna aykırı davranışta bulundukları tespit edilenlere caydırıcı cezai müeyyidelerin öngörülmelisi (Türkiye’de mesela, bu noktada cezalar, fiilin durumuna göre; üretim, ithalat ya da piyasaya dağıtım izinlerinin iptalinin yanı sıra, ağır hapis ile adli ve idari para cezalarının tavizsizce uygulanması gibi sıkı yasal tedbirlerin olduğunu ve bu durumun, sistemin bugüne kadar sorunsuz ve hatta bize göre başarılı sayılabilecek bir biçimde yürütülmüş olmasında önemli bir rolünün olduğunu söyleyebiliriz.);
11- Etkili ve caydırıcı yasal mevzuatın tatbik edilmesi hiç şüphesiz, ilgili idare ya da idarelerin yapacakları ve piyasa oyuncularının bu mevzuata uyup uymadıklarını kontrol edecek sıkı saha denetimlerine bağlı olduğunu söylemeye gerek yok herhalde. Bandrolsüz olan, sahte bandrol taşıyan veya orijinal bandrol taşısalar bile, ilgili ürünün vergisel vb. durumuna uygun olmayan bilgiler içeren bandroller taşıyan ürünlerin piyasada dolaşımına asla izin verilmemeli ve bunun için, ülkenin idari yapısına bağlı olarak; şehir ve kır polisi, yerel yönetim zabıtası veyahut maliye, gümrük, tarım, sağlık vb diğer kamu kurumlarına mensup personele yaptırılacak yaygın ve yoğun denetimler yoluyla, sistem dışı ürünlerin piyasada dolaşmasına fırsat verilmemelidir.
Abdulmenaf Yakut
Vergi Müfettişi
Henüz kimse yorum yapmamış, ilk yorum yapan siz olun.