Vergi Usul Kanunu’nun 323. maddesi uyarınca “Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla,
Yasal düzenleme gereği; “Yukarıda yazılı şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabilir.
Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir. Teminatlı alacaklarda bu karşılık teminattan geri kalan miktara inhisar eder.
Şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarları, tahsil edildikleri dönemde
kâr-zarar hesabına intikal ettirilir.”
Tahsil edilemeyen bir alacağa şüpheli alacak karşılığı ayırabilmek için mükelleflerin;
Tahsil edilemeyen bir alacağa karşılık ayırabilmek için;
Karşılık ayırmanın amacı alacaklı konumundaki ticari kazanç sahibinin karşılaşması söz konusu olabilecek mali risklere karşı kısmen korumaktır. Ancak; şüpheli alacak karşılığı ayırabilmek için mevcut alacağın gerçek nitelikte mevcut bir ticari işlemden kaynaklanmış olduğu hususunun kanıtlanması, alacağını tahsil edemeyen mükellefe ait olmaktadır.
Diğer yandan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar ile yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş alacaklar içinde şüpheli alacak karşılığı ayırabilmektedir.
Uygulamada Vergi Usul Kanunu’nda şüpheli alacak karşılığının gider olarak yazılmasında dönem kısıtlaması öngörülmediğinden, icra takibine başlanan yılda ilgili alacaklar için şüpheli alacak karşılığı ayrılabilmektedir. (Danıştay 4. Daire E. No:2009/5618, K.No: 2012/2056)
Alacağın vadesi gelmesine rağmen yasal takibata geçilmemesi, borçlu ile anlaşarak yeni bir ödeme planı yapılması veya alacakların ertelenmesi ya da alacak için yasal takibata geçilse dahi, değerleme gününden önce borçlu ile anlaşarak yeni bir ödeme planı yapılması durumlarında bu alacaklar için şüpheli alacak karşılığı ayrılamaz. (Beyanname Düzenleme Kılavuzu, 2016 HUK Yayınları Cilt 3, sf. 285)
Vergi Usul Kanunu’nun 259. maddesi gereği olarak “Değerlemede iktisadi kıymetlerin vergi kanunlarında gösterilen gün ve zamanlarda haiz oldukları kıymetler esas” tutulmaktadır. Aynı kanunun 264. maddesinde ise tasarruf değerinin bir iktisadi kıymetin değerleme gününde sahibi için arz ettiği değer olduğu hususu hükme bağlanmıştır. Dolayısıyla değerleme günü itibarıyla şüpheli alacak koşullarını taşımayan alacakların, beyanname verme tarihine kadar şüpheli hale gelmesi halinde, değerleme gününün ilgili bulunduğu hesap dönemi kazancından indirilmesi söz konusu olamayacaktır. Örneğin 31 Aralık 2016 tarihi itibarıyla şüpheli alacak şartlarını taşımayan bir alacağın örneğin 1 Ocak 2017 ve daha sonraki günlerde değersiz alacak haline geldiğini varsayacak olursak ve bu alacak için borçlu ile anlaşarak yeni bir ödeme planı yapmamız halinde dahi 2016 hesaplarında şüpheli alacak karşılığı ayırmak hukuken mümkün değildir.
Vergi Usul Kanunu’nun 324. maddesinde yer alan “Vazgeçilen Alacaklar” değersiz alacaklar olarak kabul edilmektedir. Vazgeçilen alacaklar için borçlunun defterlerinde özel bir karşılık hesabı açılır ve bu hesaba aktarılır. Bu hesabın içeriği alacaktan vazgeçildiği yılın sonundan başlayarak üç yıl içinde zararla itfa edilmediği takdirde, kâr hesabına alınır. İşin terki, tasfiye, devir, birleşme gibi faaliyetin üç yıldan önce sona ermesi halinde ise üç yıllık süre beklenmeden işi bırakma, devir, birleşme, tasfiye beyannamelerinde karşılık tutarı matraha eklenmektedir.
ito
Henüz kimse yorum yapmamış, ilk yorum yapan siz olun.